Dikkat etmissinizdir, B. de ben de Sekerpare'ye ve bilumum kalite Yesilcam filmine hastayiz. Surekli gondermeler yapiyor, sanki kendi esprilerimiz kotuymus gibi balini sutunu emiyoruz o ortamin. Bu gonulden gelen bir sey bizim icin. Gonlumuzden gelen her sey gibi bunun da hakkini veriyoruz iste... Insanin gonul verdigi seyin uzerinde etkisi, katkisi, emegi olan insanlari da kan baginin otesinde sevebiliyorsunuz o zaman iste. Bu gun size onlardan birinde bahsedicem.
Haberlerde ilk gordugumde koltuga cakildim kaldim. Simdi bana "O adam Galatali degildi ki, tiyatrocuydu, bik bik..." gibi seyler soyleyebilirsiniz. Demeyin, yanilirsiniz. Ustune de cok fena bozarim sizi. Sener Sen ne kadar Ziya'ysa, Munir Ozkul Mahmut Hoca, o da o kadar Galatali iste... Simdi onun gercek kisiliginin ne kadar buyuk isler basardigindan, kisaca hayat hikayesinden dem vuracagimi saniyorsaniz yine yanilirsiniz. Eger siz de ona biraz saygi ve/veya sevgi duyuyorsaniz bence en azindan hakkinda bi arastirma yapmayi borclusunuz ona. Gercek adini ogrenmekle baslayabilirsiniz mesela. Sonra bakarsiniz neler yapmis neler etmis. Gercek bir tiyatrocu olmak nasil bir seymis, oyle herkesin harci miymis cogu kisi kendi icin yasarken sanat icin yasamak! Bu yaptiginiz ona bir saygi durusu niteliginde olacak. Kendinizi daha iyi hissetmeye hemen baslayacaksiniz, goreceksiniz...
Not: Bu, "Return of the Golden Child" kivaminda bi yazi olmadi. Farkindayim. Su an hayatimi sarmis olan kaosa ustun gelmeye calisiyorum. Yakinda donecem, merak etmeyin...